Tayyip Erdoğan dile kolay dokuzuncu kez girdiği seçimi kazanarak Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı oldu.
Hayırlı olsun.
Kim ne derse desin Tayyip Beyin bu başarısı alkışlanmayı hak etmiştir de!
Yeni Cumhurbaşkanımızın bu başarısında kuşkusuz yaptıkları kadar yapacaklarının da büyük etkisi vardır!...
O yeni Türkiye idealini hayat geçirmek için yıllardır canla başla çalışıyor ve büyük halk kitleleri de elleri patlarcasına bu projeye destek veriyor.
Her lidere nasip olmayan bu destek sayesin de Tayyip Erdoğan istediklerini bir bir hayata geçirmekte hiç de zorlanmıyor!..
Tabii bu başarı da muhalefet edenlerin katkısı da unutulmamalıdır!
Öyle ki; her seçim yenilgisi üzerine derlenip toparlanacağını düşündüğümüz muhalefet partileri hedef şaşırtarak hem kendilerini hem de halkı kandırmada mahir davranabilmişlerdir!
Muhalefetle ilgili meseleleri ayrı bir yazıda irdeleme sözü vererek şimdilik susuyorum!
Geniş halk kitlelerini düzeltmeye çalışanlarımız sıra kendilerine gelince adım atmakta imtina ederek iktidara ve doğal olarak seçim başarılarına yol açtıklarının farkında olmamışlardır!
Her seçim sonucunda “durmak yok seçim kazanmaya devam” yazısı yazmaktan gına gelen ben bu sefer taktik değiştirerek “ yeni seçim zaferi ne zaman” diye geleceği bugünden okuma feraseti göstereceğim!
Şahsen ben; sosyolojik, psikolojik ve tarihsel analizler yapmaktan bıktım,Tayyip Erdoğan duruşuna karşı olan birisi olarak!...
Ne yazsam boş bunun geçte olsa farkına vardım!
Bu nedenleri bir bir sıralamayacağım çünkü sizlere yıllarca bu köşede seslendiğim yazılarım hep “o nedenler” üzerine yazılmış yazılardır…
Ben şimdi kalkıp yeniden başa dönerek size rahatsızlık vermek istemiyorum!
Her şey gözümüzün önünde hayat buluyor.
Ve bu ülkenin büyük bir çoğunluğu hayatından memnun…
Kendisini Tayyip Erdoğan’la ifade eden birisine kalkıp ahkam kesmenin ne bana ne o kişiye bir fayda vereceğine olan inancımı artık kaybettim!
Bunu bana çok görmezsiniz sanırım!
Olup bitenleri önceden gören ben ve benim gibi düşünenlerimiz taltif edilmesi gerekirken burun kıvırtılan birisi oluyorsa orada söz bitmiş demektir!
Eğer idare edenlerin gücü her seçim artıyor ama idare edilenin ne sesi ne gücü ne de hayatı bir değişikliğe uğramıyor ve hala körü körüne bir bağlılığın girdabında debelenip duruyorsa ben ne diyebilirim ki!
Bir yazımda mealen “bu ülkenin insanı yeri geldiğinde iktidarı değiştirmesini bilir” gibi bir beylik lafı etmiştim, meğer yanılmışım!
Değil iktidarı değiştirmek, hayatlarından olan memnuniyetini dağlara taşlara yazarak sevdasını derinleştirmiştir.
Hatta hep birlikte gördüğümüz gibi ülkesinin bir bölgesini kendilerinden koparmak için silahlı eyleme kalkışan bir teröristin heykelinin çok sevdikleri vatanlarının bir bölgesine dikilmesine bile müsamaha gösteren bir “kara sevdaya” tutulduklarını bize gösterebilmişlerdir!
Kendilerine telkin edilmiş fikirleri sorgulamadan alıp o fikirleri baş tacı yapan geniş halk kitleleri bu ülkede her şeyin yolunda gittiğine olan inançlarını her seçim verdikleri destekle sürdürmekten bir beis görmemektedirler.
E bize düşende buna saygı göstermek olmalıdır değil mi?!
Ben dün olduğu gibi bugün ve yarında; “başkasının gücüne inanan ve içine gömüldüğü yetersizliğe kılıf arayarak bütün benliğini birilerinin emrine sunan insanların yaşadığı cemiyette yaşadığım gerçeğini unutmadan bundan sonra nefes alıp vermeye devam edeceğim!..”
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…