Bugün Dünyanın gelişmiş ülkelerinde geçerli olan “Cumhuriyet yönetimi” hepimizin malumu olan “halk egemenliğine” dayanan bir yönetim şeklidir. Halk egemenliğine dayanan Cumhuriyetin yönetim şeklini; teokrasi, monarşi, kominizim gibi idare sistemlerinden ayıran temel argüman uygulanan sistemin demokrasi/demokrat olmasından dolayıdır!
Uzun zamandır “Batı Dünyasının” uygulamalarından dolayı demokrasiye kafayı takmış birisi olarak “demokrasinizin canı cehenneme!” başlığının içeriğini doldurma gayreti içinde olacağım!
Daha doğrusu; ülkemizin kangren haline dönüşen meselelerini de halledebileceğimizi düşündüğümüz ve inandığımız tek dayanak noktası olan ’’özgürlükçü demokrasi’’ anlayışını dilimin döndüğünce irdelemek istiyorum!
Hani sınırlarımızın güvenliği için “Suriye’ye sınır ötesi askeri harekât” yapınca bize yaptırım uygulamaya kalkan ama demokratlarımızın da her şart altında hedef göstermekten imtina etmedikleri Batı Dünyasının ikiyüzlü demokratlığından bahsedeceğim!
Şunu ben de rahatlıkla ve inanarak söyleyebilirim. Bunda kendi adıma da bir mahzur yâda tezat görmüyorum.
“Dünyanın ilk insanından günümüze gelinceye kadar (eğer hakkıyla uygulanırsa) beşeri aklın araya araya bulduğu en iyi sistemin/idarenin adıdır demokrasi! “
Peki, bu demokrasi denen sistem 21. Yüzyılda nasıl bir özgürlük sunuyor insana-insanlığa?
Birkaç örnekle Batının demokratlığıyla ilgili düşüncelerimizi müşahhas hale getirelim.
Gerek Amerika’dan gerek de Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan arkadaşlarımdan birebir dinlediğim şekliyle bu ülkeler vatandaşlarına tam bir özgür dünya sunmaktalar.
Sunulan bu özgürlüğün sınırlarını da her geçen gün daha da genişletmektedirler.
O kadar ki bugün birçok Avrupa ülkesinde “eşcinsel evliliğe” kadar uzanan, bireyin sonsuz bir özgürlük hayatı mevcuttur artık!
Onun içindir ki; ABD kendi ülkesindeki sınırsız demokrasisini başka ülkelerde de nasıl hayata geçirebilirim diye dünyanın başka kıtalarına ‘’demokrasi seferleri’’ yapmaktadır!
Fakat ne hazindir ki;
Bunların demokrasi seferleri;
Afganistan’a ölüm, açlık ve sefalet getirdi!
Irak ve Libya’ya; binlerce insanın ölümünü ve parçalanmış bir ülke bıraktı!
Şimdi de Suriye’de yıllardır kan ve gözyaşının hâkim olduğu bir düzen getirmiş görünüyor!
Bir hatırlatma yapmak isterim burada.
1. Körfez savaşı aslında Batının asıl meselesinin demokrasi olmadığını milyonlarca insana yeniden göstermişti. Daha sonra ki 2. Körfez savaşı Irak halkına demokrasi değil kan ve gözyaşı getirdiği anlaşılınca iş işten çoktan geçmişti!
Hatırlayanınız mutlaka vardı. Demokrasinin beşiği sayılan Avrupa ülkelerinden İsviçre, bu ülkede yaşayan Müslümanların camilerine minare yapıp yapmaması ile ilgili demokrasinin gereği olan ‘’referandum’’ hakkını kullanarak camilerde minare yapılmaması sonucunu doğuran bir düzenlemeye imza atmıştı geçtiğimiz yıllarda!
Türkçesi şu; demokrasiyi /demokratlığı kimseye bırakmayan İsviçre’de bundan sonra cami yapan Müslümanlar, camilerine minare ekleyemeyecek ve doğal olarak ezanda okunmayacak! Bu referandumun başka başka insan hakları konusunda ilerde diğer Avrupa ülkelerine de referans olacağını şimdiden düşünüyor da olmamız lazım!
Gördüğümüz gibi demokrasinin sözde karşılıklarından olan “hoşgörü ve tolerans” söz konusu ‘’İslam’’ olduğunda, yerini nasıl da tahammülsüzlüğe bırakabiliyor değil mi?
Şu anda yazıyı okuyanlarınızın düşüncesini okuyabiliyorum!
O halde diyorsunuz; ülkemizden bir nedenle kaçan/giden “dinciler” yâda “fetöcü liberaller” neden Batı’ya gidiyor da Doğu’ya gitmiyor!
Hemen cevap vereyim!
Bugün körü körüne bu pörsümüş düşünceye bağlılıklarını ifade eden, liberal/kapitalist /Kürtçü bölücü aydınların aksine biliyoruz ki ‘’özgürlükçü demokrasi ‘’kalkanının arkasında ki gerçek, sadece ve sadece daha rahat hayat sürdürmeleri için oluşturdukları sömürü düzenidir!
Bu korkunun tezahür şekilleri her yerde farklılık arz ediyor.
İnsanlığı kurtaracak daha mutlu ve refah içersin de yaşatacak iddiasındaki demokrasi fikri, emperyalizmin eliyle insanların ölümüne sebep olmaktadır. Son yıllarda bu gerçekleri “Arap Baharı” adı altında yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz!
Batı dünyası; Müslüman coğrafyayı sömüren diktatörler nedeniyle, rızkını Avrupa’da/ABD’de arayan Müslümanlara, yaşadıkları yerlerde, gerici ve kökten dinci damgası vurarak Müslüman üzerinden ‘’ İslam korkusu ‘’ yayıyorlar!
Bizim gibi ülkelerde ise bu korkunun kaynağı bambaşka şekillerde karşımıza çıkıyor.
Bugün yaşadığımız gibi; yetiştirdikleri “dinci/liberal” düşüncedeki yarım aydınlara ‘’milli refleks’’ düşmanlığı yaptırarak, diğer taraftan da değerlerine sahip çıkanlara ise ‘’faşist/ırkçı’’ damgası vurarak bu ülkenin insanının milli hassasiyetleri ile kavga ettirmek suretiyle sonuç almaya çalışmaktadırlar!
Bir köşe yazısında Batının ikiyüzlü demokrasi tutumu hakkında ne söylenilebilirse onları ifade etmeye çalıştım kendi bakış açımla.
Onun için bir kez daha ifade ediyorum ki; kendileri dışında ki dünyada ‘’demokrasi’’ çığlıkları atarak bu ülkeleri kan gölüne çeviren/çevirmeye çalışan düşüncenin artık esaslı bir şekilde sorgulanması gerekiyor.
Bundan birkaç yıl önce Suriye’den Yunanistan’a kaçarken Bodrum’da cesetleri sahile vuran “Aylan bebek ve kardeşi Galip’in” akılardan çıkmayan görüntüsü, sadece Suriye savaşının sonuçlarını değil Batının “ikiyüzlü demokrasi” anlayışının tek karede ki özeti gibidir!
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…