Bazılarının Cumhuriyet tarihi boyunca (bilinçli yada bilinçsiz ) ısrarla sürdürdükleri bir oyun vardır; bu ülkenin insanları, ne pahasına olursa olsun, çatışsın ve düşman gruplara ayrılsın ve vuruşsun!...
Bu grupların, kişilerin adlarını söylemeye gerek yok, kim olduklarını, feraset sahibi her bir vatandaşımız zaten bilmektedir…
İktidar partisinin bir kadın milletvekili, “ 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” dediğin de çok şey düşündüm!
Kendimi bildim bileli, ülkemizde bu tür kepaze sözleri söyleyen kraldan çok kralcı insanların varlığına hep şahit olmuşum bundan sonrada olacağım!...
Ülkemiz maalesef dünden bugüne böyle sıradan bir boğuşmanın içinde olmuştur hep. Bu tür ifadelerin bittiği ve durduğu hiçbir dönemi hatırlamıyorum. Birileri hezeyanlarını kusuyor millet de birbirini yiyip duruyor!
Bugün değişen şu; oyun ortada ve apaçık oynanıyor artık!
Bütün çabaları, her zaman olduğu gibi iki “zıd” kutup oluşturarak kendi ikballerini sağlama almak!
Tarihi yaralarımızı çok iyi kanatmasını bilen, çıban başlarını ustaca deşen ve tarih şuurundan uzak kitleleri ustaca manipüle edenler “bizi biz yapan milli bağlarımızdan” kopararak, ülkemizi bölmek ve parçalamak için “siyasi mezhepçilik” ve “bölgecilik” yapmaktan asla geri durmamışlardır…
Dünde bugün de, ülkemizde ki en ufak ihtilafları kollayan ve onu deşerek zehirini boşaltacağı gedik ve çatlak arayanlar için bugünler bulunmaz nimet günleri!
“Dünü” yarına taşıyan, insanı insana bağlayan, insanı, insandan ayıran ve böylece kardeşliğimizi yerle bir eden zihniyet bu zihniyedir!
Ben bu zihniyeti çok iyi tanıyor ve biliyorum!
Bu çevreler tarafından bu ifadeler bilinçli kullanılıyor. Bu zihniyette ki insanların özel toplantılarında neler neler konuşulduğuna bizzat şahit olan birisi olarak ; bu konuşulanların kamuoyuna yansıyan kısımlarının bile insanımızı şaşkınlığa ve hiddete yönlendirmesine ben hiç şaşırmıyorum doğrusunu isterseniz!
Ben biliyorum ki; bu zihniyeti bir noktada durdurup kendisine getirecek elimiz de sihirli bir değnek de yok!
Ve tabii, insanın doğruyu görememesi ,uyarılara kulak asmaması “insanın kibri” ve “yetersizliğiyle” ilgili bir durum.
Ben bu kibrin zihniyetine cevap olsun diye bu konuda ki cevabi son sözü,Osmanlı İmparatorluğunun son Sultanı Vahideddin’in küçük kızı Sabiha Sultanın, tarihçi Murat Bardakçı’ya yolladığı mektubuna bırakıyorum!
“Ben tarihçi değilim, memleketiyle birlikte bedenen ve ruhen yıkılmış bahtsız bir hükümdarın kızıyım…
Bana dinimin İslam olduğunu, ecdadımın kurduğu vatanın sevgisiyle beraber telkin ettiler. Bu iki akideyi kanımın içinde duyarak büyüdüm ve ihtiyarladım…
Gönlüm ister ki Türk Milleti tarihine karşı hürmetkar olsun; geçmiştekilerin hizmetlerini, büyüklüğünü unutmasın.
Onlara tam kıymetlerini versin, Osmanlı Devleti’nin tarihte kazandığı azametli, vekarlı yeri küçümsemesin. Maziye karışan bedbaht hükümdarlara şimdiye kadar yüklenen ithamların yerinde olup olmadığını tam bir müsamaha ve titizlikle tedkik etsin…
Bugün Cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. TÜRK milletinin bizleri artık dedikodu mevzuu etmesi ayıptır, çünkü milletimiz için Osmanlı Tarihi iftihar edilecek bir mirastır.
İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk’ün idi, bugünkü Cumhuriyet de Türk’ün malıdır!”.
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…