Daha önce kackargazetesi.com sitesinde Başkanlık Sistemi hakkında 2 yazı yazmıştım. Bu günlerde sıkça gündeme geldiği için yeniden bu konuda bir şeyler yazmaya karar verdim. Ayrıca değerli arkadaşımız Dr. Ali Rıza SAKLI’ nın bu sitede yazdığı; “Başkanlık Sistemi Ne Getirir Ne Götürür? “ başlıklı yazısını çok beğenip takdir ettiğimi belirtmek isterim.
Benim öteden beri şöyle bir inancım vardır. Bizde olmayan veya olduğu halde dışarda daha mükemmeli olan, herhangi bir şeyi, ülkemize getireceğimiz zaman; illa da onu olduğu gibi almamız şart değildir. Unutmayalım ki mükemmeliyetin sonu yoktur. Dışarda gördüğümüz daha iyi bir şeyinde muhakkak bir eksiği vardır. Bu mantaliteden yola çıkarsak görürüz ki:
Başkanlık sistemi bugün devletlerin yönetiminde uygulanması gereken en iyi sistemdir. Buna rağmen dünyada bunu çok iyi uygulayan ülkelerden biri olan ABD’ deki Başkanlık sisteminin de bazı eksik, hatalı ve bize uymayan tarafları vardır. Bu sebeple öyle bir başkanlık sistemi oluşturmalıyız ki: En iyi uygulanan ülkelerinkinden bile daha mükemmel olsun.Bizim milli ve kendimize ait özel şartlarımıza çok iyi uysun, ihtiyaçlarımıza en azamı şekilde cevap verebilsin.
Oluşturmak istediğimiz Başkanlık sistemini anlatmadan önce, neden başkanlık Sistemine geçmeliyiz sorusuna biraz değinmek istiyorum. Dr. Ali Rıza Saklı’ nın söz konusu yazısında da belirtiği gibi “bu sistemin sağladığı istikrar sayesinde ülke kalkınmasının süreklilik kazanmasıdır.”Gerçekten de Başkanlık sistemi Siyasi hayatımıza “istikrar” getirecektir. Daha önceki yazılarımızda da söylediğim gibi, “Siyasi istikrar” fevkalade önemlidir. Siyası istikrar sayesinde hem daha büyük kalkınma hamlelileri gerçekleştirmişiz hem de sandıktan yönetebilir, muktediriktidarlar çıkartabilmişiz. Bu durum ise memleketimize; huzur, güven ve refah olarak geri dönmüştür.
Tam demokrasiye geçtiğimiz 1950 yılından beri, bir türlü kesintisiz istikrarı yakalayamadık. Bunun sonucunda sık sık; darbeler, anarşik olaylar, sağ-sol kavgaları ve ekonomik krizlerle boğuştuk.
İşte siyası hayatımızda en çok ihtiyaç duyduğumuz, eksikliğinde büyük bedeller ödediğimiz iki şeye; İstikrar ve yönetebilir güçlü iktidarlara sadece Başkanlık sistemine geçtiğimizde kesintisiz sahip olabiliriz. Bu sebeple Başkanlık Sistemine geçelimmi, geçmeyelimmi tartışmalarını ben çok yersiz ve abesle iştigal olarak görüyorum. Bizim tartışmamız gereken şey, Başkanlık sistemi yerine, “Nasıl Bir Başkanlık Sistemi” olmalıdır.
Bana göre ülkemize getireceğimiz Başkanlık sistemi, ana hatlarıyla şu şekilde oluşmalıdır:
1. Devlet başkanı sıfatıyla seçilecek, kısaca “BAŞKAN” dediğimiz makamın sahibi; bugünkü Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ in tüm yetki ve temsili sıfatlarını uhdesinde toplayan bir makam olmalı. Çankaya köşkündeki Cumhurbaşkanlığı makamına oturmalı.
Başkan: 5 yılda bir yapılan genel seçimlerle; ilk turda ena az % 50 + 1 oy ile seçilmeli. İlk turda hiçbir aday bu orana ulaşamaz ise, 2 hafta sonra; ilk turda en fazla oy alan iki aday arasında 2. Tür seçimleri yapılmalıdır. Tekrarlanan bu seçimde adaylardan biri doğal olarak %50 nın üstünde bir oy alarak seçimi kazanmış olur. Başkanlar, bugünkü sistemde olduğu gibi parti başkanı da olabilmelidirler. Seçimlere parti başkanları parti amblemi ve isimleriyle bağımsız adaylar ise sadece isimleriyle katılabilmelidirler.
2. Seçimlere başkan kesinlikle tek başına girmelidir. ABD de olduğu gibi başkan yardımcısıyla beraber seçime katılmamalıdır.
3. Bu sistemde İcra’ nın bütün sorumluluğu halk tarafından seçilecek Başkan’ a verileceği için, Başbakanlık makamı kaldırılmalı. Onun yerine ihtiyaca göre 3 veya 4 başkan yardımcısı oluşturulmalıdır. Kesinlikle 1 tane Başkan Yardımcısı olmamalıdır. Ekonomi, Siyasal ve Hizmet konularından sorumlu en az 3 başkan yardımcısı olmalıdır. 1 Başkan yardımcısı, daha güçlü olur ve Başkanın otoritesine zarar verebilir, İlerde sorunlar çıkabilir.
4. Başkan Yardımcıları ve Bakanlar, tamamen Başkan tarafından atanmalı, Başkan yardımcısı ve Bakanlarını istediği anda görevden alabilmeli veya yerlerini değiştirebilmelidir. Bu konuda TBMM’ den bir izin alma veya hükümetin güvenoyu oylanması kesinlikle olmamalıdır. O zaten meclisin aslından, yanı milletten, Seçilmek suretiyle; gerekli yetkiyi almış olacak.
5. Bakanlar Kurulu toplantısı ve kararları kaldırılmalı. Başkan, istediği bakan veya bakanları, istediği anda toplantıya çağırabilmeli, onlara emir, direktif ve talimat verebilmelidir.
6. Başkan Yardımcıları ve Bakanlar, Meclis dışından atanmalı ve Milletvekilleri gibi dokunulmazlıkları olmalıdır.
7. Başkan 3 dönem seçilebilmeli, seçime gidecek bir başkan en fazla 62 yaşında olmalı. Yanı bir başkan 1. Dönemden sonraki seçime yaşı 62 yaşın üzerinde ise; 2 dönem daha hakkı olduğu halde 2. Dönem seçimlerine katılamamalıdır. Bu da demektir ki 67 yaşından daha yaşlı bir, BAŞKANIMIZ hiçbir zaman olmayacaktır
8. Kesinlikle ABD’ deki gibi Eyalet Sistemi olmamalı, Ülkemizin üniter yapısı muhakkak korunmalıdır. Bu düşüncemi teyit etmek amacıyla Dr. Saklı’ nın aynı yazısında açıkladığı gibi: “Uzun yıllar ABD’de yaşayan önemli bir bilim adamımız olan Prof. Dr. Kemal Karpat, başkanlık sisteminin Türkiye’ye istikrar getirecek olması ve tarihi geçmişine uygun olması sebebiyle yararlı olacağı düşüncesindedir. Ancak, bu sistemin ille de eyalet sistemini gerektirmediğini belirtmektedir. Kendisi, eyalet sisteminin ülkeye yararlı olmadığını düşünmektedir.”Bende Karpat hocama katılıyorum, ABD öyle yapıyor diye, bizim; eyalet sistemine geçmemize hiç gerek yok, Aksi halde bu eyalet sistemi, ülkemize faydadan çok, zarar verir.
Üniter yapımıza karşı çıkanların çoğu; Bu ülkenin üzün vadede bölünmesini isteyen global güçler ve onların yerli işbirlikçileridir. Bazı kişilerde bu uluslararası oyunu göremeden, bilmeden, o beynelmilel hedefe; farkına olmadan destek vermektedirler.
9. Vali ve Kaymakamların görev ve yetkileri artırmalı, böylece yerinde yönetim güçlendirilmelidir.Bir yerde Valiler; görevli oldukları İlin Bakanı gibi olmalıdırlar.
Merkezde Müsteşar, müsteşar yardımcıları, daire ve şube başkanları, taşrada; Valiler, Kaymakamlar, emirlerindeki yardımcıları ve müdürleriyle beraber, Başkan tarafından atanıp yine onun tarafından istediği anda görevden alınabilecek siyası kişiler olmalıdır. Böylece Başkanlar; iktidara kadrosuyla beraber gelip, kadrosuyla beraber gitmelidirler.
Böyle bir düzenleme yapmakla; hem Eyalet sisteminin, zararlarını görmeden, faydalarından istifade etmiş oluruz. Hem de oluşabilecek bürokrattık engellerden kurtularak daha seri ve daha etkili bir bölgesel yönetim ve kalkınmayı sağlamış oluruz.
10. Her 5 yılda bir Yapılacak genel seçimde; Halkımızın önüne 2 sandık konmalı. 1. Sandıkta Başkan, 2 sandıkta milletvekili seçimi yapılmalıdır. Milletvekilleri için şöyle bir düzenleme yapılmalıdır:
a- 550 Milletvekilinin 50 tanesi, İktidarda istikrarın garantiye alınması amacıyla başkanlık bonusu olarak Başkanla birlikte otomatikman seçilmeli. Bu milletvekillerine “Türkiye Milletvekili denmelidir.
b- Başkanlık seçimlerine katılan her adaydan, en az % 10 oy alan veya başkanlık seçiminden bu orana ulaşamadığı halde, milletvekili seçiminden % 10 ve üzeri oy alan partilerin başkanları; Türkiye Milletvekili sıfatıyla Parlamentoya girebilmeli. Bu şekilde TBMM’ ne girmeyi hak kazanan başkan adayları 50 den çıkarılıp geriye kalan sayının tamamı; seçimi kazanan Başkanın partisinden Türkiye Milletvekili olarak Parlamentoya girebilmelidirler. Böylece seçilen her başkan; kazandığı normal il millettekilerine ilaveten fazladan, matematiksel olarak en az 41, mantıksal olarak ta 46-47 milletvekili daha kazanmış olur.
Bizim getireceğimiz başkanlık sitemi ana hatlarıyla yukarda belirtiğim gibi olmalı. Başkanın sadece 2 dönem seçilebilmesi; bazen çok değerli genç bir beyinden az istifade edebileceğimiz anlamına gelir, bu durumülkemiz için bir kayıptır.
Başkanın yardımcısıyla birlikte seçilmesi, bugün en çok şikâyetçi olduğumuz Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı ikilemenin biraz daha yumuşak şekliyle tezahür etmesi demektir. Bu durumda ülkemiz siyasi istikrarına zafiyet oluşturur.
Eğer Eyalet sistemi veya üniter yapının içinde valileri seçimle iş başına getirirsek buda yerel yönetimleri çok güçlü merkezi yönetimi zaafa uğratır. Sistem, Bir nevi hafif bir feodal sisteme dönüşür.
Bu saydığım 3 özellik bana göre; bizde de olduğu gibi her ülke içinde bir zaaf ve zarardır. Diyeceksiniz ki madem öyle ABD de neden üçü de uygulanmaktadır. Cevabı çok basit; ABD nin derin güçleri, Başkanlarının fazla güçlü olmasını istemektedirler. Bizim ise kısa zamanda çok iş yapabilmemiz, çok fazla kalkınıp güçlenebilmemiz için güçlü bir başkana ihtiyacımız vardır. Bu Başkan belki Fatih Sultan Mehmet Han kadar güçlü olacak ki olmalıdır. Fakat çok önemli bir ayrıntı, Bu çok güçlü Başkan, Sandıktan çıkan millet iradesiyle gelip yine millet iradesiyle gidecektir. En az % 50 lık güçlü halk desteği ve geniş yetisiyle; memleketimizi adam gibi yönetebilecektir. Zaten bizi de ilgilendiren bu değil mi?
Artık ülke olarak bir daha bakanına gebe, bürokratınıdeğiştiremeyen, bazıpijamalı gayrı ciddi vaziyetteki iş adamının karşısına esas duruşta duran Başbakanlar (icranın başı) istemiyoruz. Bilmeyenlere duyurulur. Fatih Sultan Mehmet Han, bize öğrettikleri gibi astığıastık, hak hukuk tanımaz biri değildi. Şu kadarını söyleyeyim; kendisi tarafından yaptırılan Fatih medresesi külliyesi içinde, yönetimden kendisine bir oda tahsis edilmesini istemiş. Medrese yönetimi, O odaların müderrislere tahsis edildiğini, Müderrisolmadığı için, İstanbul Fatihine bir oda tahsis edemeyeceklerini bildirmişler. Koca Fatih Sultan Mehmet bu karara uymak zorunda kalmıştır.
Şimdi sorarım size, Cumhuriyet tarihinde, ta kuruluşu olan 1923 ten beri gelip geçen Cumhurbaşkanı ve Başbakanlarını şöyle bir gözden geçirelim.Hangisinin, böyle veya benzer bir isteği geri çevrilebilirdi?Veya geri çevrildiğinde o bürokrat hala yerinde durabilir miydi?
Diyeceğim o ki, Devlet adamlarının fazla yetkiye sahip olması Padişahlık değil… Kaldıki padişahlarda ülkemizi hak ve hukuk dışı yönetmemişlerdir. Günümüzden tek farkı o zamanki şartlar gereği, iktidara sandıktan değil, Hanedanüyeliğinden gelmiş olmalarıdır. Ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için, Sayın Dr. SAKLI’ nın da yazısında alıntı yaptığı; Başbakanımız, sayın Erdoğan’ ın, Bahçeliye verdiği cevapta, Türkeş yıllar önce 9 ışık adındakikitabındabakın ne demişti: “Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz.” Rahmetli Türkeş’ in bu tespitlerine sonuna kadar katılıyorum.
Ülkemiz yönetimini 5 yıllığına teslim ettiğimiz en tepedeki İCRA makamına; Memleketimizi tek elden, daha hızlı, daha güçlü ve daha etkili bir şekilde yönetebilmesi için muhakkak başkanlık sistemi, ama benim şu yukarda anlattığım şekildeki başkanlık sistemi şart diyorum. En kısa zamanda bu sisteme geçmeliyiz… Her geciktiğimiz yıl, ülkemiz için kayıp yıllar, geçeceğimiz en kısa zaman, zardan döndüğümüz günler olacaktır, İnşallah.