Okuldan arda kalan zamanlarda Çayeli’nde bulunan Lokanta, Bakkal ve Kıraathanemize giderek yardım ediyorduk. Hafta sonuydu ve o gün Çayeli’nde müthiş bir yağmur vardı. Akşama doğru hava kararmaya başlayınca biraz hafiflemişti yağmur. Günün yorgunluğunu atmak üzere “Akın Kıraathanesinin” bahçesinde bulunan incir ağacının altında oturmuş denizin dalgalarını ve martıların sesini dinliyordum.
O an birisinin seslendiğini duydum. Döndüm baktım orta boylu birisi yanında bulunan iki kişiyle birlikte kıraathanenin bahçesinden içeriye girmişler kapıda ki müşterilerden birine bir şeyler sormuş konuşuyorlardı. O müşteri de beni göstermiş ve bana doğru yönelmişlerdir gelen kişiler.
Sordum; hayırdır kimi arıyorsunuz?
Ben dedi “Ahmet Mesut Yılmaz, Hamit Akın’a bakmıştık burada mı diye. “
Dedim ki; Hamit Akın benim Amcam, bu akşam erken eve gitti, isterseniz yarın gelin, burada olur öğlene doğru. Hayır dediler biz hemen görüşmek istiyoruz. İş biraz ciddiye binince içeri girdim evi aradım; “Mesut Yılmaz isminde birisi yanında ki iki kişiyle birlikte sizi arıyor” dedim amcama. Amcam dedi ki; “oğlum hemen oturt ve bir şeyler ikram ede; Mesut Yılmaz, İzzet Akçal Beyin yeğenidir”
O akşam ilk defa tanıdım Ahmet Mesut Yılmaz Beyi. Daha sonra Hamit Amcamın da kurucuları arasında olduğu Rize teşkilatını kurdu Mesut Yılmaz ve ilk genel seçimlerde Rize milletvekili adayı oldu. O süreçte birkaç mitingine gittim. Özellikle yıllar sonra geldiği baba ocağı Senoz Vadisinde ki seçim çalışmaları çok neşeli geçiyordu. Başköy’e birkaç kez çıktık bizim evde lahana, muhlama ve süzme yoğurt eşliğinde yemekler yedik; rahmetli Babannemle uzun uzun sohbetler etti Mesut Bey. Öyle ki; rahmetli Babannem vefat edene kadar derdi ki; “Evlatlarım, Mesut bizim çocuğumuzdur sakın ondan başkasına oy vermeyin. Anasını, babasını, evini, köyünü biliyoruz, bilmediğimiz kişilere oy verip de Mesut’a haksızlık etmeyin!”
Mesut Yılmaz’ın hayat hikâyesini hepimiz biliyoruz. Ben sadece bazı ayrıntılar vermek istiyorum hayatına dair.
Hasan ve ağabeyi Hüseyin İstanbul Mısır Çarşısında “Yılmaz Ticaret” ismini verdikleri bir dükkân açmışlardı. 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca akıllarına ilk gelen isim “Yılmaz” oldu. O sırada küçük kardeşleri İzzet Bey, Diyarbakır’da hâkimliğe başlamıştı. Ona telgraf çektiler “Yılmaz” soyadı aldıklarını. Ama Diyarbakır’dan gelen cevapta; “Akçal” soyadını aldığını söylemişti İzzet Bey. Bugün Çataldere’de ki akrabaları İzzet Beyin seçimi olan “Akçal” soyadını kullanmaktadırlar.
Hasan ve Güzide Yılmaz, 6 Kasım 1947 yılında doğan ilk çocuklarının ismini “Ahmet Mesut Yılmaz” koymuşlardı. Hasan Yılmaz’ın babasının ismi Ahmet’ti. Oğluna babasının ismini ve ilk çocuğun mutluluğundan dolayı Ahmet’le birlikte Mesut ismini koymuşlardı.
Mesut İlkokula başlayacağı gün, Amcası İzzet Akçal ona bir Kuran hediye etti. Kuran-ı Kerimi verirken bir de kâğıt uzattı. Kâğıtta, yeğeni için yazılmış bir şiir vardı;
“Yadında mı doğduğun günler?
Sen ağları idin gülerdi alem,
Öyle bir ömür geçir ki
Olsun son mevkin
Sana hande halka matem”
Şiir, Amca İzzet Akçal’ın, Mesut’un “büyük adam olması” beklentisini yansıtıyordu. Amcasının bu yaklaşımı hayatı boyunca Mesut Yılmaz’ı çok etkiledi ve o günden beri “büyük adam” olmak için çabaladı. Mesut Yılmaz çocukken şiir okurken bile yüzüne büyük insan gibi ciddi bir ifade vermeye çalışıyordu.
Merhum İzzet Akçal’a söz gelmişken şu bilgiyi de vermek isterim. İzzet Akçal Rize İmam Hatip okuluna rahmetli Dedem Cemal Okumuş’la birlikte gitmişlerdi. Okul tatillerinde ise Uzundere/Cağak’a dayımın evine gelerek büyük dedem “Din Âlimi Ahmet Feyzi Okumuş Hocadan” “Kuran Kerim, Fıkıh, Siyer “ ve Dedem çok iyi Fransızca bildiği için Fransızca dersleri almışlardı.
Gazeteci Faruk Bildirici’nin Mesut Yılmaz’ın yaşam öyküsünü anlattığı “Hanedanın Son Prensi” isimli kitabında şöyle bir anekdota yer vermiş;
Babasının arkadaşı bir gün saçlarını okşayarak sordu; "Büyüyünce ne olacaksın?"
"Ben büyünce Başbakan olup bu memleketi idare edeceğim" diyen köylümüz Mesut Yılmaz bu düşüncesini yıllar sonra gerçekleştirecekti.
Mesut Yılmaz siyaset yaptığı süre zarfında amcası eski Rize milletvekili ve DP hükümetinin devlet bakanı İzzet Akçal Beyin 1960 askeri darbesi sonucu Yassıada’da yargılanmasını hiç unutmamıştır! Onun için askerle daima mesafeli duran bir yol izledi bütün siyasi hayatı boyunca.
Anavatan Partisi (ANAP) kurucularından olan Mesut Yılmaz Rize Milletvekili seçilerek girdiği TBMM’sinde ANAP’ın tek başına iktidar olduğu 1983 yılında ki seçimden sonra kurulan Turgut Özal hükümetinde devlet bakanı ve hükümet sözcüsü olarak kabinede yer aldı.
Daha sonra kurulan Özal hükümetlerinde önce Kültür ve Turizm Bakanı, sonrada Dışişleri Bakanı olarak devlete hizmet etti. İlk siyasete girip bakan ve hükümet sözcüsü olduğu zaman 37 yaşındaydı Mesut Yılmaz.
1991 yılında ANAP Genel Başkanı Turgut Özal Cumhurbaşkanı seçilince partinin başına Yıldırım Akbulut geçti ve yeni hükümeti de o kurdu. Akbulut genel başkanlığında ki ANAP kamuoyunda ve halk nezdinde kan kaybetmeye başlayınca Mesut Yılmaz ilk büyük kongrede genel başkanlık için aday oldu ve kazanarak hem ANAP Genel Başkanı hem de Türkiye Cumhuriyetinin yeni Başbakanı oldu. Mesut Yılmaz; 48.53. ve 55. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinde Başbakanlık görevini yerine getirmiştir.
Başbakan olunca erken seçim kararı aldı. Genel Başkan olarak girdiği bu ilk seçimde başbakanlığı kaybetti ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasi hayatına devam etti. 1995 yılında ki genel seçimlerde de hiçbir parti tek başına iktidar olamayınca Doğru Yol Partisiyle koalisyon yaparak 53.TC hükümetinde Başbakan oldu. 1999 yılında yapılan genel seçimlerde kurulan koalisyon hükümetinde de Başbakan yardımcısı olarak görev yaptı.
2002 seçimlerinde baraj altında kaldığı için ANAP, genel başkanlıktan istifa etti. Siyasete ara verdi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Rize’ye gelerek bağımsız milletvekili adayı oldu ve hemşerileri tarafından TBMM’ye Rize Milletvekili olarak gönderildi.
Mesut Yılmaz 1947 yılında İstanbul’da doğdu. Babası merhum Hasan Yılmaz İstanbul’da ticaretle uğraşıyordu. Daha sonra Avusturya Lisesine oradan da İstanbul Erkek Lisesini 1967 yılında bitiren Mesut Yılmaz, Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1971 yılında mezun olmuştu.
Lisede Mesut Yılmaz’ı en çok etkileyen kişi, milliyetçi camianın önemli isimlerinden biri olan Nurettin Topçu’ydu. Yılmaz; başta “İsyan Ahlakı” kitabının yazarı ve binlerce talebe yetiştiren Nurettin Topçu gibi büyük bir fikir adamından çok şey almıştı. Siyaset hayatında merhum Topçu’dan istifade ettiği düşüncelerin çok faydasını görmüş ve yol siyasi yol haritasını çizerken çok yararını görmüştür.
Almanya ve İngiltere’de dil eğitimi ve kendi alanında eğitim alan Yılmaz, 1976 yılında Berna Hanımla dünya evine girmiştir. İki evlat sahibi olan Yılmaz ailesi, bugün İstanbul’da sade bir hayat sürdürmektedirler.
Mesut Yılmaz; Baba ocağı Çataldere’ye (Ğ/Hahonç) ilkokulu bitirdikten sonra amcası merhum İzzet Akçal’la birlikte ilk defa gitmişlerdi.
Mesut Yılmaz İstanbul’da doğmuş olmasına rağmen, her Rizeli gibi memleketine gönülden bağlı bir çocukluk, delikanlılık yılları geçirmiştir. Öyle ki; 1960’lı yılların sonunda değerli AbimYahya Bilgin öncülüğünde çıkartılan “Çayeli Dergisinde” Rizespor’un maçlarını takip ederek maç analizleri bile yapmıştır.
Ahmet Mesut Yılmaz; hiçbir siyasetçiye nasip olmayan bir sevgiyle Rizeliler tarafından sevildi ve daima el üstünde tutuldu. “Sizden biri olmaktan, Rizeli olmaktan dolayı her zaman gurur duyuyorum” diyen Mesut Yılmaz, hemşerilerine gösterdiği bu samimi bağlılıktan dolayı; “Delikanlı Başbakan”, “Bizim Başbakan” gibi bir siyasetçinin gururla taşıyabileceği unvanlara layık görüldü onu sevenler tarafından.
Siyaset yaptığı zaman içerisinde ve günümüzde de taraflı tarafsız hemen hemen her Rizelinin gönlüne taht kurmuştur Mesut Yılmaz Bey. Onun içindir ki; bugün her hangi dünyevi bir sıkıntı yaşadığında tüm hemşerilerinin yakın ilgisi Rizelinin “Delikanlı Başbakanıyla” birliktedir!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.
(Not; bu makale, büyük bir kısmı bitmiş olan “Tulum’un Gizemi” isimli kitap çalışmamda Mesut Yılmaz’la ilgili yazdıklarımdan alındı. Kitap çıkmadan Çay Haber’de yayınlatmamın sebebi; saygıdeğer Başbakanımızın son zamanlarda yaşadığı “kaderden kaçamadığı” talihsiz olaylardan dolayı ona ve ailesine bir moral olsun diyedir. Bu arada makalede ismi geçen sevgili Hamit Amcamda maalesef şu anda hastadır. Her ikisine de Rabbimden sağlık ve afiyet dilerim. A. Akın)