Ben; Doğu Karadeniz Bölgesinin yüksek kesimlerinde yer alan “Kaçkar Sıra Dağlarının” en yüksek zirvelerinden birine sahip olan“Baldaş Dağından” doğan bir dereyim!

Baldaş Dağının zirvelerinden doğduktan sonra, yol boyunca bana katılarak eşlik eden diğer kollarımla birlikte asırlardır hiç durmadan Senoz Vadisi boyunca “gürül gürül akar dururum!”

Ulaştığım her yere bereket dağıtan bu gurur dolu yolculuğum;

 “Senoz Vadisinden” sonra Madenköy’e sonrada ilçemiz olan “Çayeli’ne ulaşarak “Büyük Dere” ismini alır ve çok hırçın dalgaları olan Karadeniz’e dökülürüm.

Tarih boyunca bu vadide yaşayan insanların “fiziksel ve zihinsel” zenginliğine katkı sunarak; onların anlamlı “hikâyeler ve hatıralar” yaşamasına sebep olurum.

İşte, asırlardır “Senoz Vadisi” boyunca yatağımdan akarken nelere şahit oldum, bugünde nelere şahit olmaktayım düşüncesinden yola çıkarak o şahitliğimin hikâyelerini sizlere bir bir anlatmak, bir nevi dertleşmek isterim!

 

“Ben Baldaş Dağının zirvelerinden doğan dereyim!”

Yıllardır doğduğum başı dumanlı dağlardan “Senoz Vadisi” boyunca akar dururum.

Dağların zirvelerinde eriyen kar sularının beslediği bir ırmak olarak; asırlardır yatağında, bazen sessizce, bazende çağlayanlar gibi gürül gürül akarım.

Yol boyunca gökyüzünde kanat çırpan kartallara, şahinlere, karatavuklara, serçelere, dere kuşlarına, dağ tavuklarına arkadaşlık ederim!

Geçtiğim yerlerdeki muhteşem güzellikleri seyrederken huzuru hissederim bütün benliğimle.

Dağ geyikleri, ayılar, kurtlar, çakallar hemen yanı başımda koşar oynarken, ben onları keyifle izler ve daha bir coşkun akar yoluma devam ederim!

Yol alırken vadisi boyunca; bu güzellikleri huzur içinde ve sessizce seyre dalarım.

Kelebekler, arılar, çit çit kuşları, su yılanları, solucanlar, çekirgeler suyumdan kana kana içerler.

Kendimi onlara olanca cömertliğimle sunarım; ne onlar beni ne ben onları üzerim!

“Ben Baldaş Dağından doğduktan sonra yol boyunca yeni arkadaşlar edinen bir dereyim!”

Yol boyunca dağ yamaçlarından inen irili ufaklı yol arkadaşlarım katılır bana.

Onlarla kavuşma noktalarımız bazen bir “şelale” vasıtasıyla olur.

Bazende bu buluşma, toprağın içinden yol bularak meydana gelen “puğar sularıyla” olur.

Bu yeni arkadaşlarıma kavuşunca daha gür bir sesle ve güvenle akarım.

Yeni arkadaşlarımla son menzile doğru akarken; geçtiğimiz her yere bolluk bereket bırakmaktan büyük keyif alırız.

“Ben Baldaş Dağından doğup Senoz Vadi boyunca akarken yaylalar ve köylere hayat pompalarım”

Şemkehot Yaylasından Marbudam Köyüne,

Eğnaçor Yaylasından Çataldere Köyüne,

Tahpur Yaylasından Yeşiltepe Köyüne,

Pelat Yaylasından Başköy Köyüne,

Abelat Yaylasından Yenice Köyüne,

Cenlipos Yaylasından Ormancık Köyüne,

Yediçukur Yaylasından Çukurluhoca Köyüne,

Faso Yaylasından Kaptanpaşa Köyüne,

Pilunçut Yaylasından Uzundere Köyüne,

Zargistal Yaylasından Gürpınar Köyüne,

Tavlağonk Yaylasından Seslidere Köyüne,

Karadegner Yaylasından Buzlupınar Köyüne,

Viçvonak Yaylasından Madenköyüne,

Pelat Yaylasından Çayeli’ne akarım

İsimlerini sayamadığım köylerin büyük küçük mahallelerine, tarlalarına, ormanlarına, kollarımla hayat pompalarım.

“Ben Baldaş Dağından doğup Vadisi boyunca sevgi dağıtan bir dereyim!”

Benim bir yığın sevenim var bu muhteşem vadi boyunca.

En başta bugün sayıları azda olsa beli kamburlaşmış ama yüreği sapa sağlam fedakâr yaylacı analarım var.

Köylerde yaşayan ihtiyar insanlarım, her yaz silah-i rahim yapan gençlerim var.

Üzerime kurulan “tarihi taş kemer köprülerin” ve “ahşap köprülerin” en yakın dostuyum!

O tarihi kemer köprülerden geçen okul çocuklarına yol boyunca eşlik ederek gururla akarım.

Genç sevdalılar en güzel “sevdaluk türkülerini” bir inci gerdanlık gibi yol boyunca dizilmiş olan taşların üzerinde söylerken onlara sesimle eşlik ederim!

“Ben Baldaş Dağından doğan dere, yol boyunca vadiye bereket dağıtırım!”

Geçtiğim her köyde bereketin de adıyım aynı zamanda.

Çamın, gürgenin, kızılağacın, komarın, dikenin, karayemişin, elmanın, armudun, kirazın, cevizin, çileğin, fasulyenin, merağağuğun, kestanenin, joğun, jağın ve daha onlarca meyvenin, sebzenin, yemişin, ağacın boy atması ürün vermesinin sebebiyim!

Ekip, biçen, üreten bu insanlara  bolluk bereket verdiğimden dolayı; beni seven köylülerim var.

Vadi boyunca inci taneleri gibi dizilen köylerde yaşayan bebelere, gençlere, yetişkinlere kırmızı pullu alabalık ikram eder, serinlemeleri için göllerimi emrine veririm!

Vadinin insanları; Şelalelerimde fotoğraf çekilir, daha sonra gittikleri gurbet ellerde bu fotoğraflara bakarak özlem giderirler.

Ahırlarındaki inekleri, koyunları, katırları bereket getirdiğim otlaklarında beslenir, suyumdan kana kana içerler!

“Ben Baldaş Dağından doğan bir dereyim, acımı hissedin isterim!”

Uzun zamandır suyumu kurutmak için çalışan iş makineleri, yüreğimin acısını hissetmeden hoyratça  üzerime tepinir dururlar!

Bu acıyı sessizce duya duya özgürlüğüme kavuşacağım günü beklerim!

Olup bitenler karşısında sessizliğe gömülen insanları arar gözlerim.

Alaycı ve hoyratça bir iştahı olan insanların bakışlarını görünce derin bir ah çekerim.

“Ben Baldaş Dağından doğan ve muhteşem hikâyeleri olan bir dereyim!”

Geçtiğim her yaylada, her mezre de ve her köyde, yeni hikâyeler, yeni hayatlar meydana gelmesine vesile olan bir dereyim!

Bugün yaşadıklarımızdan dolayı yatağıma küsmüş gibiyim adeta!

Sevdasını asırlardır soluduğum, gururla aktığım o güzel günlerimi arıyorum.

Beni duyacak ve anlayacak, bir gönül, bir vicdan, bir merhamet bekliyorum!

Bu vadideki hikâyem dün olduğu gibi bundan sonrada devam etsin istiyorum!

Daha Türkçesi; tükenmek istemiyorum!

“Ben Baldaş Dağından doğan dere; isterim ki sesime kulak veresiniz!”

Güneşin doğduğu andan, batacağı ana kadar tüm kollarımla birlikte “Senoz Vadisine” bereket getirmeye devam etmek istiyorum.

İnsan için, orman için, hayvan  için yaşamak istiyorum!

Beni karşılıksız sevenlerin; “bizim için yine eskisi gibi gürül gürül ak ne olur” yakarışını duymak istiyorum.

“Son olarak Baldaş Dağından doğan dere olarak şunları söylemek isterim!”

Benim özgür akmam için çırpınan bir avuç doğaseveri tüm kollarımla birlikte bağrıma basıyor, onların derdinin benim derdim olduğunu haykırıyorum!

Şunu bilmenizi ve anlamanızı isterim.

Bir günde dört mevsimin yaşandığı “Kaçkar Dağları”; ona bakan yabancı bir göz için  “büyüleyici bir güzelliğin resmidir!” ancak.

Fakat bu güzellik, Kaçkar Dağ silsilesini avucunun içi gibi bilen insanlar içinse; “tutkulu bir sevdanın ve hayat kaynağının da adıdır aynı zamanda!”

Senoz Vadisinin en yüksek kesiminde bulunan ve vadinin çatısı kabul edilen “Baldaş Dağı”; “Kaçkar Dağ” silsilesi içinde bulunan  ve “Senoz Vadisine” hayat veren ana su kaynağının çıkış noktası ve zirvesinden kuş bakışı; hem Hemşin Vadisinin hem de Senoz Vadisinin izlenilebildiği ender zirveye sahip olan bir dağdır.

Dede Korkut asırlar öncesinden insanlık için şu temennide bulunmuştur;

“Karlı dağlarınız yıkılmasın, gölgeli ağaçlarınız kesilmesin, akan sularınız kurumasın…”

Bende; bugün ve gelecekte de bu yazıyı okuyacaklara sesleniyor ve temennide bulunuyorum!

“Baldaş Dağından” doğan ve “Senoz Vadisi” boyunca geçtiği her yerdeki canlılara hayat veren deremiz, kendi hikâyesini bize o coşkulu diliyle hiç susmadan anlatmaya devam etsin!

…Ve; “Hemşin Vadisi” boyunca özgür akan kardeşi “Fırtına Deresi” ve coğrafyamızda bulunan diğer vadilerdeki dereler gibi kıyamete kadar özgür aksın!”

Editör: HABER MERKEZİ