Datça tarihinin köklerine doğru

Datca Tarihi Yerler

Datça’nın huzur dolu atmosferi bize eşlik ederken bu nefis ilçenin köklerine doğru yolculuğa çıkıyoruz. Datça tarihinde ilk buluntuların izleri MÖ 2000’lere kadar uzanıyor. Bu topraklarda yaşayan ilk halkların ise Karyalılar olduğu biliniyor. Daha sonraki dönemlerde Yunanistan’dan gelen Dorlar ise bu topraklarda egemenliklerinin merkezi olan Knidos’u kuruyor. Knidos ismi Datça’nın eski adı olarak bu tarihten itibaren kayıtlara geçiyor. Tarihsel yolculuğunda çok farklı medeniyetlerin yaşadığı Datça’nın altın çağı olarak adlandırılan dönem de yine Dorlar zamanında yaşanıyor. 

Şehrin altın çağı

Datca Altin Cag

Tarihte şehrin en görkemli yılları olarak ifade edilen bu dönemde şehirde önemli değişiklikler yaşanıyor. O dönemlerde önemli bir ticari merkez olan Datça, yine ticari nedenlerle Reşadiye Yarımadası’nın uç kısmına taşınıyor. Şehirde Kuzey Limanı ve Güney Limanı olmak üzere iki önemli liman da bulunuyor. Dorlar bu dönemde Kuzey Limanı’nı askeri amaçla, Güney Limanı’nı ise ticaret yapmak için kullanıyor. 

Bu dönemde Knidos’da çok fazla tapınak, kilise ve heykel yapılıyor. Hatta Doktor Euryphon, öğrencileriyle birlikte burada oldukça büyük bir tıp okulu kuruyor. Bu sayede Knidos sadece bir ticaret merkezi olmaktan çıkıp kültür sanatın ve eğitimin de merkezi haline geliyor. 

MÖ 546 yılından sonra ise Knidos, Perslerin egemenliğine giriyor. Perslerle olan dönemden sonra ise şehir Bergama Krallığı’na katılıyor. Ve Datça tarihi farklı bir yöne doğru kayıyor. 

Knidos’un Datça olma hikâyesi

Datça tarihinde önemli köşe taşlarından biri de şehrin Türk egemenliğine geçmesi. Takvimler 13.yüzyılı gösterdiğinde bir süre Bizans egemenliğinde de kalmış olan Knidos Menteşe Beyliği’ne bağlanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’na katıldığında ise ismi Datça olarak değiştiriliyor. Ve eşsiz güzellikteki bu coğrafya Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşamaya devam ediyor. 


Eski Datça’daki Can Yücel izleri

Datça tarihine şöyle bir göz attıktan sonra ilçedeki ünlü şair Can Yücel’in etkisinden bahsetmemek olmaz. Türkiye’de Datça deyince Can Yücel, Can Yücel deyince de Datça gelir akla. Hayatının son dönemlerini mandalina ve limon ağaçlarıyla süslenmiş Eski Datça Mahallesi’nde geçiren Can Yücel’in evi ve mezarı da burada bulunuyor. Hatta şairin hayatına dair izleri daha somut bir şekilde görmek isterseniz vaktinin çoğunu geçirdiği Orhan’ın Yeri’ni ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Burada şair anısına ayrılmış özel bir köşe mevcut. Şairin portresi, şiirleri ve yazılarının yer aldığı köşenin adı ise “Can Baba”. 


Bir rivayete göre…

Eski Datca

Bir Muğla uçak biletiyle ulaşabileceğiniz Datça’nın dilden dile dolaşan bir hikâyesi de var. Bir rivayete göre Datça’nın iç taraflarının altı eskiden kıymetli taş ocaklarıyla doluymuş. Dolayısıyla aileler erkek çocuklarına iç kısımları, kız çocuklarına ise deniz tarafındaki topraklarını bırakmış. Şimdi ise insanoğlunun deniz tutkusu der susarız. 

Başka bir rivayete göre ise Datça, bambaşka bir hikâyenin başrolü olur. Cüzzam hastalarını topraklarından uzak yerlere götürmek için yola çıkan İspanyol denizciler, hastaları Datça’ya terk eder. Denizciler, cüzzam hastalarının kimsenin bulamayacağı bu topraklarda yok olacaklarına inanırlar ancak Datça, bol oksijenli temiz havası, bereketli toprakları ve berrak sularıyla hastaları tek tek iyileştirir. Ve bu rivayetten şöyle bir söz çıkar: “Tanrılar uzun yaşamasını istedikleri kullarını Datça’ya yollarmış!”.

Her dönemin ruhu ve öncelikleri farklı diyerek güzel Datça’dan ayrılıyoruz. 

Bir gün mutlaka yolunuzun Datça’ya düşmesi dileğiyle…

Kaynak: Haber Merkezi