Benim gözümden ve gönlümden bakarak yakıştırdığım ismi ile “Dünyanın en güzel köyü Başköy”; kendine has özellikleri olan muhteşem güzelliği olan bir köyümüzdür.
Başköy Köyü; orta ölçekli şirin bir köy olmasına rağmen, sadece Senoz Vadisi, Çayeli, Rize’de değil tüm Türkiye’de, kamuoyunun bildiği ve tanıdığı insanları bağrından çıkartmayı başarabilmiştir.
“Orda bir köy var, başarılı insanların yaşadığı” başlıklı makalemde bu insanları, ürettikleri ve başarılı oldukları alanlarla birlikte yazmıştım.
Başköy Köyü tam kırk beş yıl maalesef heyelan endişesi ile yaşamaya mahkûm edilmiştir!
Hâlbuki değil Senoz Vadisinin, Çayeli’nin, Rize’nin hatta Karadeniz’in en düz köylerinden birisidir Başköy Köyü!
Buna rağmen kırk yıldan fazla süredir devletin şefkatli elini yanında hissetmemiştir!
Ak Parti iktidarından önce hemşerimiz ve köylümüz olan merhum Mesut Yılmaz’ın hükümette kabine üyesi olduğu ve daha sonra Başbakanlığı dönemlerinde devlet biraz ilgi göstermiş; fakat yanlış bir uygulama yaparak, köyden birkaç haneye Rize merkezde evler yapıp vermiş; köyün fiziki meselesi ile ilgili herhangi dişe dokunur bir işlem yapmamıştır.
Ak Parti iktidara geldikten tam yirmi sene sonra, Senoz Vadisinin evladı olan İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu’nun Başköy’de ki soruna el atması ile yeni bir sürece girilmiş oldu.
Fakat son gelişmelerden sonra yinede bugüne kadar hala bir adım atılmadı!
Biz bir an önce iş makinelerinin, mühendislerimizin yani kısaca devletimizin Başköy’e gelip muhtemel heyelanları önleyecek tedbirleri almasını dört gözle bekliyoruz!
Geçen yıl Çayeli’nin köyleri başta olmak üzere bir çok yerde heyelanlar meydana geldi; devlet anında müdahale etti ve heyelan olan yerlerde hemen çalışmalara başladı.
Ne yani, Başköy’de heyelan olmasını mı bekliyoruz?
Heyelandan sonra mı gelip yerinde inceleme yapacak, canlı yayınlarda ahkam mı keseceğiz?!
Ben mühendis değilim; buna rağmen devletin heyelan konusunda çıkarmış olduğu kanunları, yasaları ve çalışmaları büyük bir titizlikle inceledim, kayıt altına aldım ve bunları ilgili bakanlıklara ve kurumlara gönderdim!
İnanın bu çalışmaların kalitesini ve başarısını görünce o kadar üzüldüm ki köyüm adına!
Devletimiz en muhteşem barajları, yolları, tünelleri Türk Mühendisleri tarafından yapıyor, ama sahipsiz kalan Başköy’e bir çivi dahi çakmıyor; bu asla ve kata anlaşılır değildir tarafımızdan!
Heyelan konusundaki araştırdığım ve hayrete düştüğüm konuları sadece üst başlıklarıyla makaleye almak istedim. Onlarca sayfaya denk gelen bu başlıkların içeriğini takdir ederseniz ki, makaleye almam çok zor.
1-Tarım ve Orman Bakanlığı; Heyelanla Mücadele Birimlerinin Heyelanla ilgili Eylemleri…
a-Heyelan Çeşitleri
b-Yağış heyelan ilişkisi
2-Zarar azaltma ve iyileştirme çalışmaları…
3-Heyelanların etkileri aşağıda belirtilen beş yaklaşımla azaltılabilmektedir…
4-Yapılması gerekenler;
5-Yapılması gereken Drenaj Faaliyetleri;
6-Heyelanlar; Yan dere ve oyuntular boyunca oluşan kıyı oyulmaları göçmelere ve kıyı kaymalarına neden olmaktadır.
7-Yasal ve Teknik Mevzuat…
8- Heyelanların Sebepleri ve Önlem Yapıları…
9- Devletimizin “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” ile ilgili çıkardığı kanunlar…
Bütün bunları okuduktan ve kayıt altına aldıktan sonra, onlarca sayfa ile ifade edilen bu araştırmaları ilgili mercilere gönderirken, Başköy’ü ve yaşadıklarımızı çok iyi bilen biri olarak şu tespitlerimi metnin altına eklemiştim…
Sonuç olarak;
“Başköy’de ki “Heyelan” riskini azaltmak için arazi çalışmaları derhal yapılmalı, risk olan bölgelerde “doğal denge bozulmadan drenaj kanalları açılmalı”, tabakların(toprağın) fazla su alması önlenmelidir.
Başköy Köyümüzün, sağ sol ve orta bölgelerinden ve üç mahallesinde bulunan evlerin zemin etütleri yapılmalı ve evlerin sağlam zemininde güçlendirme çalışmaları yapılmalı; yeni yapılacak evlerde ise “zemin etüdü” yapılarak uygun alanlarda ev yapımına izin verilmelidir.
Drenaj kanalları açılırken “Heyelan” görülebilecek yamaçların eteklerine “istinat duvarları” inşa edilmelidir.”
Bundan üç yıl önce yazmış olduğum; “Başköy’de değişen bir şey yok!” isimli makalede özetle şu ifadeleri kullanmıştım;
“Bir kez daha Başköy Köyünün “heyelan riskine” dair endişelerimizi kamuoyu ile paylaşmak derdindeyim.
Bugüne kadar köye gelip inceleme yapan devlet yetkilileri “raporladıkları” gerçekler ışığında köye bir kazma dahi vurmamışlardır.
Hem “heyelan riski var” diye rapor hazırlayıp hem de bunun gereği olarak köyü bu “riskten kurtaracak” yatırımı yapmamak anlaşılır gibi değildir!...
Başköylünün gidecek tek kapısı vardır o da “Devletin Kapısıdır!”
Devlet “vatandaşı” için vardır!
Başköy’ün bu çaresizliğini bir an önce bertaraf etmelidir.
Bugüne kadar ihmal edilen ne varsa bugünden sonra artık geride kalmalı ve Başköy Köyüne devlet el uzatmalıdır.
Başköy’de ki heyelan riski dün olduğu gibi bugünde devam ediyor ve bu durumu kontrol altına alacak hiçbir tedbir alınmadı.
Sadece yaşanılan her heyelanın sonucunda; bu köy boşaltılmalı diye akla ve mantığa aykırı cümleler edildi!..”
“Dünyanın en güzel köyü Başköy”, atalarından kalan bu topraklarda kıyamete kadar yaşamak istiyor!
Türkiye’de “Ahşap Evlerin” hala korunduğu ve komşuluk yaptığı bu otantik köy, devletin el uzatmasını bekliyor!
Başköy, bir dağın eteğinde kurulmuş, fotoğraflarda da görüleceği gibi diğer Karadeniz köylerinin aksine oldukça düz bir köydür.
Önünden büyük bir dere akan köyün; sağ ve sol yanından iki küçük ırmak ta akmakta ve bu sular kaynağından itibaren akarken bir kısmı köyün içindeki toprağın içinde kalmaktadır.
Daha önce bu konularda yazdığım makaleleri; “heyelan tehlikesinden” devletimizin öncülüğünde kurtarabiliriz haklı düşüncesinden yola çıkarak; Cumhurbaşkanlığına, Bakanlıklara, Rize Valiliğine, Çayeli Kaymakamlığına, Çayeli Belediye Başkanlığına, Senoz Vadisi Muhtarları ve ilçemizdeki bütün sivil toplum kuruluşlarına yollayarak herkesi göreve çağırdım!
Şimdi bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tüm yetkililere hatırlatmak istiyorum!
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereğince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahiptir!
Kanun Numarası; 2709
Kabul Tarihi; 18.10.1982
Yayımlandığı Resmi Gazete; Tarih; 09.11.1982
B. Toprak Mülkiyeti
MADDE 44- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yer altı servetlerinin azalması sonucunu doğurmaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünmez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilmez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işlenebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
C. Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışmaların korunması
MADDE 45- Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerin sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gerekli tedbirleri alır.
Toprakların korunması; 18 Temmuz 2005 tarihli kanun maddesi.
MADDE 9-Arazi kullanımını gerektiren her türlü girişim ve yatırım sürecinde toprakların korunması, doğal ve yapay olaylar sonucu meydana gelen toprak kayıplarının önlenmesi; arazi kullanım plânları, tarımsal amaçlı arazi kullanım plân ve projeleri ile toprak koruma projelerinin uygulamaya konulması ile sağlanır.
Sosyal medyada bir habere rast geldim; İtalyan Devleti, insanları köylerde tutmak, köy yaşantısını yaşatmak, binaları korumak, metruk haldeki binaları da 100 bin avro hibe verip yenileme projesi başlattı.
Bir başka haberde ise; Çin Devleti son yıllarda Danimarka’nın yüzölçümü kadar çöl olan bir bölgeyi, tarıma elverişli hale getirmiş haberi vardı!
Biz ise “Ahşap Evlerin” hala komşuluk yaptığı, çay bahçelerinde çay toplandığı, mısır tarlalarının ekildiği, meşelerinde arıcılık yapıldığı, hayvanlarının otlatıldığı otlakları olan köylerimizi, özelde Başköy’ün derdi ile dertlenmiyoruz!
Büyük Türk Hikâyecisi Kırımlı Cengiz Dağcı, Kırımdan Sibirya’nın uçsuz bucaksız dağlarına sürgün edilen Türk’leri yazdığı “Onlar da İnsandı” kitabında muhteşem bir ifadesi var;
“Allah’ım, insanlara yurt yoksunluğu gösterme!”
Bizim duamızda şu olsun;
"Allah'ım; Ahşap Evlerin asırlardır komşuluk yaptığı Başköylülere köylerinin ve yaylalarının yoksunluğunu gösterme; Topraklarını evladı gibi seven ve sahip çıkan insanlardan eyle!
Âmin.