1. Rum Yetimhanesi - Büyükada
Büyükada’da bulunan Rum Yetimhanesi’nin 1903-1964 yılları arasında yetimhane olarak hizmet verdiği biliniyor. Büyükada Rum Yetimhanesi, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük ahşap yapısı olarak kabul ediliyor.
İlginç bir hikayesi olan yetimhanenin 1898-1899 yıllarında bir Fransız şirket tarafından bölgede konaklamanın sağlanabilmesine olanak tanıyacak otel olarak inşa edildiği kayıtlara geçiyor. Ardından yapı satışa çıkarılıyor ve zengin bir Rum aile olan Zarifi ailesi binayı satın alıyor. Ancak binanın kamu yararına uygun bir yer olması nedeniyle, Sultan Abdülmecit bir ferman yayınlıyor ve binayı Balıklı Rum Hastanesi’nde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için Rum Patrikhanesi himayesine verilmesini buyuruyor.
Büyükada Rum Yetimhanesi, günümüzde boş duruyor. Ancak bu yapı, tarihi ve mimari değeri ile ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor.
2. Aya Yorgi Karipi Manastırı - Burgazada
Manastırın tarihsel olarak çok köklü bir geçmişi var. Tarih kitaplarında ilk olarak 17. yüzyılın ikinci yarısında bahsi geçiyor. O zamanlar İstanbul’daki Rum hancılar, neredeyse harabeye dönmüş manastırı restore etmek ve sağlamlaştırmak istiyorlar. İç kısımda yer alan altın kabartmalar ve ahşap oymalar ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Sırf bu detaylar için bile bu manastırı ziyaret edebilirsin.
Manastırın etrafındaki doğa da oldukça güzel. Yeşillikler içinde, huzurlu bir ortamda tarihi bir yapıyı ziyaret etmek gerçekten keyifli olabilir. Hem tarihi bir deneyim yaşamak, hem de huzurlu bir atmosferde vakit geçirmek istersen Aya Yorgi Karipi Manastırı’nı ziyaret edebilirsin.
3. Sait Faik Abasıyanık Müzesi - Burgazada
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’da bulunan köşkü, yazarın ölümünden sonra müzeye dönüştürüldü. Bu müze, Türk hikaye yazarlığının öncülerinden Sait Faik Abasıyanık’ın sadece yaşamını sürdürmediği aynı zamanda pek çok hikayesini de kaleme aldığı köşkü olmasıyla kıymetli.
Müze, Sait Faik’in yaşamına tanıklık etmiş eşyalar, fotoğraflar, mektuplar ve kartpostallarla dolu ve her biri, bu büyük yazarın hayatının ve eserlerinin bir parçası olarak görülüyor. 1959 yılında ziyarete açılan müze o günden bu yana hikaye severlerin, edebiyat öğrencilerinin ve turistlerin akınına uğruyor. Müzenin içinde ayrıca 2014 yılında kurulan Sait Faik Araştırma Atölyesi de bulunuyor. Bu atölye, Sait Faik’in edebiyatına ve yaşamına değinen yeni bulgulara ulaşmayı amaçlıyor.
Giriş ücreti
-
Ücretsiz
Açık olduğu saatler
-
Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 10.30-16.30 arasında açık
4. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi - Heybeliada
Türk edebiyatının değerli yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın hatırasına adanmış ev, onun 1912 ile 1944 yılları arasında yaşadığı ve birçok değerli eserini kaleme aldığı mekan olarak biliniyor. Gürpınar, eserlerinde genellikle İstanbul'un günlük hayatını, mizahi bir üslupla ele alarak tanınmış bir yazardı. Romanlarında, döneminin sosyal meselelerine dikkat çekerken, İstanbul'un mahallelerindeki yaşamı renkli bir şekilde tasvir ediyordu. Yazarın evi, Marmara Denizi'nin panoramik manzarasına hakim bir tepe üzerinde konumlanmış olup, günümüzde de orijinal dokusunu korumaya devam ediyor.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi, ziyaretçilerine yazarın hayatı ve eserleri hakkında derinlemesine bilgiler sunuyor. Müzede Gürpınar'ın yaşamının ve kariyerinin izleri sergileniyor ve edebi mirası korunarak gelecek kuşaklara aktarılması sağlanıyor.
5. Ruhban Okulu - Heybeliada
Heybeliada Ruhban Okulu, İstanbul’un incisi Heybeliada’nın kuzeybatısında, çamlarla kaplı Ümit Tepesi’nde yer alıyor. Bu okul, 1844 yılında kurulmuş ve 1971 yılına kadar hizmet vermiş. Okulun tarihi dokusu ve eşsiz manzarası, ziyaretçilerine unutulmaz anılar bırakıyor. Okul, Ortodoks Kilisesi’nin ana teoloji okulu olarak biliniyor. Yıllar boyunca lise ve yükseköğrenim olmak üzere 7 yıllık bir Teoloji eğitimi verdiği tarih kitaplarında yer alıyor.
Okulun tarihi binası, 9. yüzyılda inşa edilen Aya Triada Kilisesi. Bu kilise, Osmanlı döneminde de açık kalmaya devam etti ve 19. yüzyıl ortalarında din adamı yetiştirmek amacıyla, teoloji eğitimi ağırlıklı bir okula dönüştürüldü.
Giriş ücreti
-
Ücretsiz
Açık olduğu saatler
-
Her gün 09.00-12.30 arasında ziyarete açık
6. Değirmenburnu Plajı - Heybeliada
Heybeliada’nın kuzey kıyısında, adanın ikinci büyük ve en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Değirmenburnu Plajı, Heybeliada Su Sporları Kulübü’nün yan kısmından başlayarak denize doğru uzanıyor. Değirmenburnu Tabiat Parkı içerisinde yer alan sahil, hem mesire yeri hem de plaj alanı olarak hizmet veriyor.
Değirmenburnu Plajı, çocuklu aileler tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Çünkü burada çocuklar için parklar bulunuyor. Ayrıca yürüyüş ve bisiklet parkurları, ip atlama ve voleybol oynama gibi aktiviteler için alanlar da mevcut. Piknik ve mangal alanları da bulunuyor. Plaj alanı kumluk olsa da yer yer taşlık alanlar da bulunuyor. Duş, kabin ve şezlong hizmetinin olduğu plaj, Heybeliada İskelesi’ne de oldukça yakın.
Değirmenburnu Plajı, İstanbul’un hareketli yaşamından kaçıp, doğa ile baş başa kalmak isteyenler için ideal bir yer. Burada, denizin ve güneşin tadını çıkarırken, aynı zamanda çevrenin doğal güzelliklerini de keşfedebilirsin. Denizin serin sularında yüzmenin yanı sıra, çevredeki doğada yürüyebilir, bisiklet ile tur atabilirsin.
Giriş ücreti
-
Hafta içi 140 TL
-
Hafta sonu 180 TL
7. Değirmenburnu Tabiat Parkı - Heybeliada
Değirmenburnu Tabiat Parkı, Heybeliada’nın kuzeyinde eşsiz bir noktada konumlanıyor. İçinde yer alan plajı ile de birçok kişinin ilgisini çeken bu doğal güzellik içerisinde büyük bir tesisi barındırıyor. Plajların yanı sıra piknik alanlarının da bulunduğu doğal ortamda harika vakit geçirebilirsin. Dışarıdan yiyecek ve içeceğin getirilebildiği bu harika yerde kendini doğanın kollarına atabilir, kentin karmaşasından ve seslerinden uzaklaşabilirsin.
Giriş ücreti
-
Kişi başı 21 TL
8. Dilburnu Tabiat Parkı - Büyükada
Dilburnu Doğa Parkı, doğanın kucak açtığı, şehrin gürültüsünden uzak bir cennet olarak dikkat çekiyor. Burası, doğa ile baş başa kalıp, yeşilin her tonuna şahit olmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Parkın içindeki kızılçam ağaçları, adeta bir yeşil deryası oluşturuyor ve ziyaretçilere huzurlu bir sükunet sunuyor. 2011 yılında tabiat parkı olarak ilan edilen Dilburnu Tabiat Parkı 6,88 hektarlık geniş bir alana yayılıyor.
Parkın coğrafi konumu, kuzey kesimindeki Değirmen koyunun huzur veren suları ile güneyinde yer alan Yörük Ali koyunun kristal gibi duru suları arasında, doğal bir güzellikler dengesi kuruyor. Özellikle Manzara seyir terası, İstanbul'un bu özel noktasının büyüleyici manzarasını izlemek için eşsiz bir nokta olarak öne çıkıyor. Park, ayrıca farklı yaş gruplarından ziyaretçilere yönelik geniş bir yelpazede olanaklar sunuyor. Piknik yapabileceğiniz alanlar, mangal keyfi yapabileceğiniz özel yerler ve çocukların eğlenebileceği oyun parkları mevcut. Denize girilebilecek küçük koylar ve berrak sular, gününü keyifli geçirmen için cazip seçenekler arasında yer alıyor.